Mucizevi Bir Besin: Anne Sütü
Anne sütü, şimdiye kadar taklit edilememiş ve taklit edilmesi mümkün olmayan, biyoyararlılığı ve protein kalitesi en yüksek besindir. Anne sütünün bebek için en iyi besin olduğu Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Avrupa Pediatrik Gastroenteroloji ve Beslenme Birliği (ESPGAN), Amerikan Pediatri Akademisi (AAP), Amerikan Ulusal Araştırma Merkezi (NRC) ve Avrupa Birliği (EC) tarafından kabul edilmektedir.
Anne sütü bebeğin gelişiminde en önemli faktördür. Bebeği ishal, solunum yolu enfeksiyonları, üriner sistem enfeksiyonları, kulak enfeksiyonları, diyabet, astım ve hışıltılı hastalıklardan koruyabilmektedir. Doğumdan hemen sonra ilk beş gün boyunca salgılanan süt kolostrum olarak adlandırılır. Kolostrum bebeğin sindirim sistemini koruyarak bebeği dış ortamdan gelecek hastalık oluşturan mikroorganizmalara karşı koruyabilir. Bu özelliğinden dolayı bebeğin ilk aşısı olarak kabul edilmektedir. Anne sütü, içerdiği leptin, adiponektin ve ghrelin gibi iştahı kontrol eden hormonlar ile bebeği obeziteden korumakta ve beslenmenin bebek tarafından yönetilmesini sağlamaktadır. Bu nedenle bebeklere her ağladığında anne sütü verilmelidir.
Anne sütünün üretilmesi annenin beslenmesinden bağımsız olarak bebeğin emmesine göre farklılık gösterir. Bebek ne kadar çok emerse anne o kadar fazla süt üretir.
İnek sütü ile anne sütü karşılaştırıldığında anne sütünün daha az protein, kalsiyum, fosfor, sodyum ve potasyum içerdiği görülmektedir. Bu durum bebeğin böbrek sağlığı açısından önem taşımaktadır. Aynı zamanda anne sütünün içerdiği proteinler sayesinde inek sütüne oranla sindiriminin daha kolay olduğu bildirilmektedir. Anne sütü, insan vücudunun üretemediği ve mutlaka dışardan alınması gereken ve büyümede etkili olan linoleik asit yağ asidini normal süte oranla 7-8 kat daha fazla içermektedir. Demir ve çinko gibi büyümede elzem olan minerallerin de anne sütündeki emilimi daha yüksektir.
Anne sütü bebeğin yalnızca D vitamini ihtiyacını yeterli düzeyde karşılamaz. Bu nedenle bebeklere D vitamini takviyesi yapılması önerilir. Her annenin kendi sütünün içeriği bebeğinin ihtiyacına göre değişebilmektedir. Buna bağlı olarak her annenin kendi bebeğini emzirmesi daha doğrudur. Anne sütü bileşimi emme sırasında da değişebilmektedir. Örneğin emme sonundaki yağ içeriği emme başındaki yağ içeriğine göre daha yüksektir. Bu durum bebeği şişmanlıktan da korumaktadır. Anne sütünün laktoz miktarının da daha yüksek olduğu bildirilmektedir. Laktoz, kalsiyum emilimini arttırırken bebeklerin merkezi sinir sistemi gelişimine de katkı sağlar. İnek sütü bebeklerde alerji gösterebilirken anne sütünde bu durum söz konusu değildir.
Tüm bunlar göz önüne alındığında anne sütü bebekler için mucizevi bir besindir. Çocukların anne sütünden en iyi şekilde yararlanabilmesi için ilk 6 ay yalnızca anne sütü ile beslenmesi ve 2 yaşa kadar da uygun, tamamlayıcı besinler ile birlikte anne sütüne devam etmesi gerekmektedir.
Anne sütü bebeğin gelişiminde en önemli faktördür. Bebeği ishal, solunum yolu enfeksiyonları, üriner sistem enfeksiyonları, kulak enfeksiyonları, diyabet, astım ve hışıltılı hastalıklardan koruyabilmektedir. Doğumdan hemen sonra ilk beş gün boyunca salgılanan süt kolostrum olarak adlandırılır. Kolostrum bebeğin sindirim sistemini koruyarak bebeği dış ortamdan gelecek hastalık oluşturan mikroorganizmalara karşı koruyabilir. Bu özelliğinden dolayı bebeğin ilk aşısı olarak kabul edilmektedir. Anne sütü, içerdiği leptin, adiponektin ve ghrelin gibi iştahı kontrol eden hormonlar ile bebeği obeziteden korumakta ve beslenmenin bebek tarafından yönetilmesini sağlamaktadır. Bu nedenle bebeklere her ağladığında anne sütü verilmelidir.
Anne sütünün üretilmesi annenin beslenmesinden bağımsız olarak bebeğin emmesine göre farklılık gösterir. Bebek ne kadar çok emerse anne o kadar fazla süt üretir.
İnek sütü ile anne sütü karşılaştırıldığında anne sütünün daha az protein, kalsiyum, fosfor, sodyum ve potasyum içerdiği görülmektedir. Bu durum bebeğin böbrek sağlığı açısından önem taşımaktadır. Aynı zamanda anne sütünün içerdiği proteinler sayesinde inek sütüne oranla sindiriminin daha kolay olduğu bildirilmektedir. Anne sütü, insan vücudunun üretemediği ve mutlaka dışardan alınması gereken ve büyümede etkili olan linoleik asit yağ asidini normal süte oranla 7-8 kat daha fazla içermektedir. Demir ve çinko gibi büyümede elzem olan minerallerin de anne sütündeki emilimi daha yüksektir.
Anne sütü bebeğin yalnızca D vitamini ihtiyacını yeterli düzeyde karşılamaz. Bu nedenle bebeklere D vitamini takviyesi yapılması önerilir. Her annenin kendi sütünün içeriği bebeğinin ihtiyacına göre değişebilmektedir. Buna bağlı olarak her annenin kendi bebeğini emzirmesi daha doğrudur. Anne sütü bileşimi emme sırasında da değişebilmektedir. Örneğin emme sonundaki yağ içeriği emme başındaki yağ içeriğine göre daha yüksektir. Bu durum bebeği şişmanlıktan da korumaktadır. Anne sütünün laktoz miktarının da daha yüksek olduğu bildirilmektedir. Laktoz, kalsiyum emilimini arttırırken bebeklerin merkezi sinir sistemi gelişimine de katkı sağlar. İnek sütü bebeklerde alerji gösterebilirken anne sütünde bu durum söz konusu değildir.
Tüm bunlar göz önüne alındığında anne sütü bebekler için mucizevi bir besindir. Çocukların anne sütünden en iyi şekilde yararlanabilmesi için ilk 6 ay yalnızca anne sütü ile beslenmesi ve 2 yaşa kadar da uygun, tamamlayıcı besinler ile birlikte anne sütüne devam etmesi gerekmektedir.